11 Ekim 2017 Çarşamba

SARAYBOSNA/ BALKANLAR


                                                        SARAYBOSNA

Anlatacağım yol hikayesi, 2017 Eylül ayının perşembe günü başlamıştır.
Uzakları görme tutkusu bir kez kanına girdimi insanın bir daha iflah olmuyor. Üç beş kuruş bir kenarda birikince kafa dengi arkadaşları da kandırınca başlıyorsun ucuz uçak bileti aramaya.
Ekonomik uçuşlarda Pegasus'tan iyisi yok. Gidiş dönüş uçak bileti sadece 360 tl. 13 günlük Bosna Hersek, Montenegro, Sırbistan, Makedonya gezi maliyeti de hemen söyleyeyim 2000.tl bunun içinde Saraybosna'da döviz bozdururken bizi çarpan banka memuru kadının iç ettiği 20 euro bile var. Yeme, içme konaklama her şey dahil, ee o zaman? hadi gidelim 😊😊
Kastamonu'nun bir sahil kasabasından başlıyor yolculuğumuz, beş arkadaş aynı heyecanı paylaşarak sabahın karanlığında düşüyoruz yola.


Uçak Saraybosna'ya indiğinde akşam olmak üzere, soğuk sisli, gri bir hava karşılıyor bizi.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi hoop taksiciler yanıbaşımızda bitiyor, aslında biraz ötemizde Başçarşı'ya kadar giden troleybüslerin var olduğunu biliyor olmamıza rağmen yorulmadan gitmek işimize geliyor. Booking'ten ayırttığım yerin adresini taksi şoförüne verip çıkıyoruz yola, ha bu arada taksi Başçarşı'ya 20 euro'ya gidiyor ama aynı ücrete bizi kalacağımız yere kadar da bıraktı.
Taksici iri yarı bir Sırp, trafikte tıpkı bizim şoförler kadar asabi, önündeki arabaya sırpça küfürleri basıyor, küfür ettiğini nereden mi anladık, çünkü ardından '' togbe estagfurullah'' diyor 😊

Dar sokaklar yokuşlar git git bitmek bilmedi en sonunda şehre tepeden bakan oldukça sakin bir semtte durdu taksi. İki katlı bir evin önünde genç bir kadın gülerek karşılıyor bizi.
Evin sahibi Amela, iki çoçuğu ve günde 16 saat çalışan bir kocası var, evinin alt katını pansiyon olarak veriyor. Amela'nın yün dizlikleri, tüten bacalar, bahçe duvarına sıralanmış odunlar ve diğer her şey bize bir kış ülkesine geldiğimizi söylüyor, oysa iki gün öncesine kadar evimin yakınından denize giriyordum ben, içimdeki aykırı ses ''ne işin var acaba senin buralarda'' diyor 😊😊
En büyük endişem de bizim kızlar! hoşnut olmayacakları endişesi taşıyorum ama hiç de öyle olmuyor evden içeri girdiğimizde bizi pırıl pırıl sıcacık sevimli bir ortam karşılıyor bizi. Her kes mutlu ben de mutluyum  hatta şu an o laf kimden çıktı hatırlamıyorum ama biri, ''biz bu sıcacık güzel evde yiyip içip eğlenelim, bizimkilere de çeşitli yerlerden geziyormuş gibi kartlar atarız'' bile dedi 😊😊
Herkes sevdiğini ailesini arayıp iyi olduğunu bildiriyor. Sonra açlığımızı hatırlayıp yanı başımızdaki bakkaldan alışveriş yapıp yemeğimizi hazırlıyoruz. Başka bir ülkede, şehrin karmaşasından uzak, keyifle bacası tüten bir evde gece oluyor.
           

                                             Ayaklarda Amela'nın ördüğü yün patikler 😊


Ortada oturan ev sahibimiz Amela, mavi hırkalı olan. Amela'nın annesi ya da babası Bosnalı tam olarak hatırlamıyorum. Gözleri dolarak bize savaşın ardında bıraktığı acıları anlatıyor. İngilizce süren konuşmanın içinden anladığım çok az kelimeye rağmen ifade ettiği acı çok açık, hepimizi etkiliyor. Aynı acı anlatımı Sırbistan'a geçerken trende yolculuk ettiğimiz Sırp kadın Lilyana'dan da dinledik o da duygularını dile getirirken Amela gibi gözleri buğulanıyor, kızarıyor ama asla ağlamıyordu.
Saraybosna'da nereye gitseniz binalarda mermi izleri hala duruyor... Neyse daha fazla bu derin konuya girmeyelim. Savaş insanlık adına utanç verici, ama hala ne yazık ki dünyada savaşa hevesli bir sürü dangalak politikacı var.
           
                                                   2.GÜN MOSTAR KÖPRÜSÜ


Şimdi fotoğraflara bakıp ''yahu hep kendinizi mi çektiniz yok mu gezip gördüğünüz yerlerin fotoğrafları'' diyebilirsiniz...ee ama biz de zırt pırt yurt dışına çıkan insanlar değiliz azıcık şımaralım :) :) hem zaten Arzu ve Demet'in başlarının üzerinden Mostar köprüsü de görünüyor 😊





 Şimdi fotoğraf'a dikkatli bakarsanız köprünün tam ortasında ayakta duran ve nehre atlamak üzere olan çıplak bir adam görürsünüz, hah işte o genç çok eski bir geleneği canlandırıyor. Eskiden evlenme kıvamına geldiklerini ispat etmek isteyen delikanlılar 30 metre yüksekten nehre atlarlarmış,
ama bu iş günümüzde turistik bir şova dönüşmüş. Adamın uzun süre atlamasını bekledik atlamadı tam köprünün öbür yanına geçtik comp diye büyük bir ses geldi adam atlamış! ben öyle boş boş deklanşöre basarken farkında olmadan adamın atlayışını yakalamışım.

                                     Çoook dikkatli bakarsanız eğer atlayan adamı görürsünüz 👀


 Autobusno otobüs terminalinden Mostar'a sabah saat dokuzda otobüs var, bilet ücreti onların parası ile 20 bam. Önceden bilet almanız gerekmiyor. size tavsiyem biletinizi gidiş dönüş alın daha hesaplı. Başçarşı'dan terminale gitmek için de 1.no.lu tramvay'ı kullanabilirsiniz. Tren de ikinci bir seçenek o da hemen otobüs istasyonun yanında.

Hemen oracıkta döviz bozdurmanız gerekiyorsa ve bunun için size otobüs garının hemen dışındaki bankayı önerirlerse aman ha! dikkatli olun. Banka memuru kadın para çarpma konusunda üstat. Bozması için verdiğimiz 120 euro'yu 100 üzerinden hesaplayıp 20 euro'yu ustaca cebe indirdi. Olayı banka şefine falan yansıttık ama ispat etme durumu yoktu sadakamız olsun deyip geçtik.

Mostar oldukça etkileyici bir yer fakat çok fazla turist var. Ne kadar güzel olursa olsun ben o kadar kalabalık yerlerde mutlu olmuyorum bulunduğum yerin gerçek sesleri yerine sadece kalabalıkları duyuyorum. O yüzden bu tür yerlere belki kimsenin gitmek istemeyeceği zamanlarda gelmek gerekir.
Ayrıca bilgi olarak belirteyim, biz günübirlik gidip döndük yol 2.5 saat sürüyor ve harika manzaralar eşliğinde yolculuk yapıyorsunuz. Otobüslerde yerler numaralı değil erken gelen nereye isterse oturuyor.
Ve akşam olurken Saraybosna'ya dönüyoruz söylemişmiydim bilmem ama sabahtan beri hava günlük güneşlik ve gezinin son gününe kadar güneş hep peşimizden geldi :)
Şehirdeki tramvay'lar oldukça eski hatta zorla yürüyen hantal bir demir yığını gibi, hareket ettikten kısa bir süre sonra daha fazla ilerleyemeyip olduğu yerde dağılıverecekmiş hissini veriyor.


Karnımız bir aç bir aç ki sormayın bütün gün Mostar'da yediğimiz böreklerle idare ettik şimdi sıra ünlü köfteleri cevapici tatmaya geldi.
Başçarşı meydanında bulunan Cevabdzınıca Hodzıc 2 adlı restoranda pide içinde servis edilen köfteleri yedik aman da aman...Balkanlara sırf börek ve köfte yemek için bile gelinebilir üstelik sudan ucuz bir kişi bizim paramızla 10 liraya karnını doyurabiliyor. Unutmadan yazayım börek yemek için de Buregdzinica Sac adlı börekçiyi deneyin pişman olmazsınız o da yine Başçarşı içinde sokak arasında bir yer sorun söylerler.
     
                                                           2. Gün SARAYBOSNA

 Size kaldığımız evi ne kadar çok sevdiğimizi anlatmıştım evin her şeyi mükemmel tek dezavantajı Başçarşı'ya ve merkeze yürüme mesafesinde olmasına rağmen oldukça dik bir yokuşa sahip olması. Beş kişi olduğumuz için taksiler de yüzümüze bakmıyor biz de çaresiz yorgunda olsak yürümek zorunda kaldık. İyi de oldu böylece şehri daha iyi tanımış olduk. Başçarşı'ya olan ulaşım zorluğunu saymazsak eğer kalmanız için önerebileciğim bir yer Apartment Roks, +038761504979
Otel yerine böyle bir evde kalmanın en güzel yanı yerel yaşamı ve insanları daha iyi tanıma fırsatınız  oluyor.








Pivnica HS. Bira evi'ni görmenizi ve oturup bir şeyler içmenizi tavsiye ederim. Sizi 150 yıllık bir mekan karşılayacak. Biz sora sora bulduk ama ben size hemen tarif edeyim. Başçarşı meydanını arkanıza alıp ara sokaktan diğer caddeye çıkın Miljaçka ırmağı'nı göreceksiniz köprüden geçip karşınıza gelen sokaktan devam edin binaların tarihi dokuları sizi büyülüyor olacak, sonra önünüze yol ayrımı gelecek siz sola devam edin ve işte karşınızda 150 yıllık tarihi bira fabrikası, yanında bira müzesi ve bira evi. Orada olmak zamanda yolculuğa çıkmak gibi bir şeydi. Akşam da canlı müzik varmış kalsaydık iyiydi ama sabah çok erken kalkıp Montenegro'ya doğru yola çıkıyor olacağız.

                                                             Hah işte bulduk!...





Saraybosna tabiki iki günde gezilecek bir yer değil bizim bir güne sığdırdıklarımız, Osmanlı'nın tarihi çarşılarından Başçarşı ( 16.yy) Morica han, Gazi Hüsrev Bey Cami, Bezistan, Ferhadiye caddesi ve Saraybosna Katedrali ( 1889) oldu. Hele şu dillere destan gece hayatını bize hiç sormayın! bizim saat dokuz da uykumuz gelir, Dilek'çiğim üstteki fotoğrafta müzik grubunun afişini sizler için bilgi amaçlı gösteriyor :) yarın ver elini Montenegro.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder